Her ülkenin kendine özgü sorunları, zorlukları ve gündemleri vardır. Fakat İran'ın son yıllarda giderek ağırlaşan bir meselesi var ki, artık kimsenin göz ardı edemeyeceği bir noktaya ulaştı: hava kirliliği. Bu kirlilik öyle bir düzeye geldi ki, yalnızca gökyüzünü karartan gri bir örtü değil; aynı zamanda görünmez bir sağlık, ekonomi ve yaşam krizi hâline dönüştü.
Tahran'a, İsfahan'a ya da Meşhed'e sabahın erken saatlerinde bakanlar, günün ilk ışıklarıyla birlikte 'dumanlı bir sessizlikle' karşılaşıyor. Gökyüzünün rengi çoktan unutulmuş, maske takmak bir tercih olmaktan çıkmış, yaşamın ritmi kirli havanın izin verdiği kadar akıyor.
Karanlığın Rakamsal Yüzü
Rakamlar bazen duygulardan daha yüksek sesle konuşur. İran'daki tablo tam olarak böyle.
Uzmanlar 2024–2025 döneminde, ülke genelinde hava kirliliğine bağlı nedenlerle yaklaşık 59 bin kişinin hayatını kaybettiğini belirtiyor. Yani her gün 150'den fazla insan, görünmez bir düşmanın kurbanı oluyor.
Tahran ise dünyanın en kirli başkentlerinden biri olarak listelerde üst sıralara yerleşmiş durumda. Hava kalitesi ölçümleri, bazı günlerde Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği sınırların 10 katına çıkıyor. Hava adeta 'solunmayacak kadar yoğun.'
Bu tablo yalnızca sağlık istatistiklerinde değil, gündelik hayatta da hissediliyor. Okullar kapatılıyor, insanlara evden çıkmamaları öneriliyor. Hastaneler solunum şikâyetleriyle dolup taşıyor.
Peki Suçlu Kim?
Bu sorunun tek bir yanıtı yok; ama birden çok nedeni var.
Eski araçlar hâlâ yoğun şekilde trafikte.
Yakıt kalitesi düşük.
Sanayi tesisleri yeterli filtreleme yapmadan havaya zarar veriyor.
Kış aylarında yağış ve rüzgârın az olması nedeniyle kirli hava şehirlerin üzerinde birikiyor.
Üstelik İran'ın birçok büyük şehri dağlarla çevrili olduğu için kirlilik atmosferden kaçamıyor, adeta şehrin içine hapsoluyor. Bu tablo, uzun yıllardır ertelenen çevre politikalarının ağır bir faturası.
Her Soluk Bir Risk
Hava kirliliği yalnızca akciğerlere değil, yaşamın tamamına sızıyor. Çocukların akciğer gelişimi olumsuz etkileniyor. Kronik hastalığı olanlar daha büyük risk taşıyor.
İş gücü kaybı artıyor, sağlık harcamaları katlanıyor. Yaşam kalitesi ise her geçen yıl daha da düşüyor.
Çözüm Var Ama İrade Gerekli
Tüm bu karanlık tabloya rağmen, çözüm imkânsız değil.
Elektrikli ulaşımın yaygınlaştırılması, sanayide çevre standartlarının uygulanması, yakıt kalitesinin yükseltilmesi, yenilenebilir enerjiye yatırım yapılması… Hepsi mümkün.
Ama hepsi, siyasi irade, ekonomik öncelik ve toplumsal bilinç gerektiriyor.
