Dünyanın en zengin insanı olabilirsiniz.Bir trilyon dolarlık servetiniz, geleceği yeniden tanımlayan şirketleriniz olabilir.
Ama bazen bir 'Seni hep seveceğim' cümlesi, bütün bu teknolojik ilerlemeden daha derin bir yankı bırakır.Çünkü bilgi üretmek mümkündür; ama hissetmek hâlâ insana özgüdür.
Tesla hissedarlarının Elon Musk'ın rekor tazminat paketini onaylamasının hemen ardından, Musk sabaha karşı X'te (eski adıyla Twitter) iki yapay zekâ videosu paylaştı.
İlk video, xAI'nin Grok Imagine aracıyla oluşturulmuştu:Yağmurlu bir sokakta, animasyon bir kadın 'Seni hep seveceğim' diyordu.Birkaç dakika sonra, Sydney Sweeney'nin dijital versiyonu ekranda belirdi ve 'Sen çok saçmasın' dedi.
Bu iki sahne, yapay zekânın üretken (generative) gücünü göstermenin ötesinde, başka bir şeyi de açığa çıkardı:Dijital çağın en insani eksikliğini duygusal zekânın (emotional intelligence) hâlâ simüle edilememesini.Birçok kullanıcı bu paylaşımları ironik buldu; kimileri 'teknolojinin yalnızlık manifestosu' olarak yorumladı.
87 yaşındaki yazar Joyce Carol Oates ise daha derin bir cümle kurdu:
'Dünyanın en zengin insanı, belki de en yoksul ruhlardan biri.'
Musk'ın tepkisi sertti:
'Oates yalancıdır. İyi bir insan değil.'
Bu kısa diyalog aslında yapay zekâ çağının en büyük paradoksunu özetliyor. Teknoloji, bilişsel zekâ (cognitive intelligence) alanında insanı çoktan geçti; makineler öğreniyor, tahmin ediyor ve veriden anlam çıkarıyor. Ancak hâlâ duygusal bağ kuramıyorlar. Çünkü yapay zekâ, duyguları yalnızca veri kalıpları üzerinden tanır; hissin kendisini değil, yalnızca dışavurumunu öğrenir. Bugün yapay zekâ, 'sentetik duygu' (synthetic emotion) yaratabiliyor, fakat bu gerçeğin yerini tutmayan bir simülasyondan ibaret. 'Empatik boşluk' (empathy gap) ise hâlâ kapanmadı.Hiçbir algoritma, bir insanın kırılganlığını, sessizliğini ya da bir'Seni hep seveceğim' cümlesinin ardındaki duygusal ağırlığı anlayamaz.Ne kadar gelişirse gelişsin, yapay zekâ bilincin değil, bilginin ürünüdür.
Elon Musk'ın Grok ile ürettiği sahneler, belki de bunu farkında olmadan kanıtladı:
Teknoloji bilgi üretir, veriyi dönüştürür, duyguyu simüle eder ama insan kalbinin algoritması hâlâ yazılamadı.
Çünkü insan kalbi, matematiksel bir sistem değil; çelişkiler, sezgiler, sessizlikler ve anlam arayışlarıyla dolu bir evrendir. Bir yapay zekâ milyarlarca kelimeyi analiz edebilir ama bir tek suskunluğun ağırlığını ölçemez. Bir duygunun veriye dönüştürülebilen bir kısmı vardır; ama hissin kendisi, tanımlanamaz bir fazlalık taşır. O fazlalık, insanı insan yapan şeydir. Yapay zekâlar her geçen gün daha 'zeki' hale geliyor; ama zekâ ile bilgelik arasındaki uçurum giderek büyüyor. Çünkü bilgiye sahip olmak, anlamı kavramak demek değildir. Musk'ın Grok ile paylaştığı sahneler, belki farkında olmadan, dijital çağın bu çıplak gerçeğini gösterdi: Yapay zekâ bilgiyi sonsuza kadar büyütebilir, ama bir duygunun dışavurumunu asla tam olarak anlayamaz.
