Son Dakika: Stockholm Sendromu Nedir? Travmatik Bağlanmanın Ps - Sağlık Haberi | Nirvana Haber
Piyasa verileri yükleniyor...

Stockholm Sendromu Nedir? Travmatik Bağlanmanın Psikolojisi

Yayımlanma Tarihi: 23 Kasım 2025 00:02 | Son Güncelleme Tarihi : 05 Aralık 2025 19:04

Stockholm Sendromu kavramı nedir? 1973 banka soygunu vakası, travmatik bağlanma süreci ve mağdur psikolojisi üzerine merak edilenler.

HABERİN DEVAMI

İnsan zihni, hayatta kalma söz konusu olduğunda mantığın sınırlarını zorlayan savunma mekanizmaları geliştirebilir. Bunların belki de en anlaşılması güç ve en çok tartışılanı, halk arasında 'celladına aşık olmak' olarak bilinen Stockholm Sendromu'dur. Bir kurbanın, kendisini rehin alan, eziyet eden veya ölümle tehdit eden kişiye karşı öfke yerine sempati, anlayış ve hatta derin bir sadakat duyması dışarıdan bakıldığında 'delilik' gibi görünebilir. Ancak psikoloji bilimi, bu durumu zihnin çaresizlik anında geliştirdiği istemsiz ve karmaşık bir travmatik bağlanma stratejisi olarak tanımlar.

Bu sendrom, sadece filmlere konu olan kaçırılma hikayelerinde değil; ne yazık ki modern toplumda kapalı kapılar ardında yaşanan toksik ilişkilerde de sıkça karşımıza çıkan bir gerçekliktir.

Tarihe Geçen Olay: 6 Gün Süren Banka Soygunu

Sendromun adı, 1973 yılında İsveç'in başkenti Stockholm'de yaşanan ve tüm dünyayı hayrete düşüren gerçek bir olaydan gelmektedir. Her şey, 23 Ağustos sabahı hapishane firarisi Jan-Erik Olsson'un, Stockholm'deki Sveriges Kreditbanken şubesine girip silahını çekmesiyle başladı. Olsson, dört banka çalışanını rehin aldı ve altı gün boyunca banka kasasında polisle pazarlık yaptı.

Ancak bu altı gün boyunca içeride yaşananlar, psikoloji tarihini değiştirecek türdendi. Rehineler, kendilerini ölümle tehdit eden Olsson ile saatler geçirdikçe, korkularının yönünü değiştirdiler. Artık onları öldürmekle tehdit eden soyguncudan değil, onları kurtarmaya çalışan polisten korkuyorlardı.

'Polisten Korkuyorum, Soyguncudan Değil'

Olayın en çarpıcı anı, rehinelerden biri olan Kristin Enmark'ın, banka kasasından İsveç Başbakanı Olof Palme'yi telefonla aramasıyla yaşandı. Enmark, başbakana ağlayarak şunları söylüyordu: 'Ben Jan ile gayet iyiyim, o bizi koruyor. Asıl korktuğum şey polisin içeri girip çatışma çıkarması. Lütfen bizim buradan gitmemize izin verin.'

Operasyon tamamlanıp rehineler kurtarıldığında şok edici tablo daha net görüldü. Rehineler soyguncular aleyhine tanıklık yapmayı reddettiler, hatta savunma masrafları için aralarında para topladılar. Bu akıl almaz durumu inceleyen kriminolog Nils Bejerot, rehinelerin yaşadığı bu psikolojik durumu tanımlamak için literatüre Stockholm Sendromu terimini kazandırdı.

Düşmanla İşbirliği: Zihin Neden Böyle Bir Tepki Verir?

Uzmanlara göre bu sendrom, bilinçli bir tercih değil, bilinçdışının 'hayatta kalma' çığlığıdır. Kişi, fiziksel ve psikolojik bütünlüğünün tamamen saldırganın elinde olduğunu fark ettiğinde, zihinsel bir 'regresyon' (gerileme) yaşar.

Bu süreçte şu psikolojik dinamikler devreye girer:

Küçük İyiliklerin Yüceltilmesi: Ölüm korkusu yaşayan kurban için saldırganın ona bir bardak su vermesi, öldürmemesi veya sadece 'rahat mısın?' diye sorması, normal şartlarda sıradan olan bu eylemleri devasa birer iyilik gibi algılamasına neden olur.

İzole Edilmiş Algı: Kurbanın dış dünyadan gelen (polis, aile, kurtarıcılar) bilgileri kesildiği için, tek gerçeklik kaynağı saldırgan olur. Zamanla kurban, olayları saldırganın gözünden görmeye, onun davasını haklı bulmaya ve onunla empati kurmaya başlar.

Ölüm Korkusunun Yarattığı Minnet: Saldırganın tetiği çekmediği her dakika, kurban için ona verilmiş bir hediyedir. Bu durum, kurbanın saldırgana karşı patolojik bir minnet duygusu beslemesine yol açar.

İkili İlişkilerde Stockholm Sendromu

Stockholm Sendromu denilince akla banka soygunları gelse de, günümüzde bu durum en çok aile içi şiddet ve istismarcı romantik ilişkilerde görülmektedir. Şiddet gören bir eşin, partnerini terk edememesi, 'Aslında özünde iyi biri, beni sevdiği için kıskanıyor' diyerek şiddeti rasyonalize etmesi, bu sendromun en yaygın yansımasıdır.

Failin uyguladığı duygusal manipülasyon, mağduru kendine bağımlı hale getirir. Mağdur, ilişkiden çıkarsa yaşayamayacağını, o kişi olmadan bir hiç olduğunu düşünmeye başlar. Bu döngüden çıkmak, bir rehine krizinden kurtulmak kadar zorlu bir psikolojik süreç gerektirir ve genellikle profesyonel destek olmadan mümkün olmaz.

Yorumlar

Yorum yapmak için giriş yapmalısınız

Henüz hiç yorum yapılmamış

İlk yorumu siz yapın ve tartışmayı başlatın!

Reklam

Süper Lig Puan Durumu

1
Galatasaray
14 maç · 10G 3B 1M
33
2
Fenerbahçe
14 maç · 9G 5B 0M
32
3
Trabzonspor
14 maç · 9G 4B 1M
31
4
Göztepe
14 maç · 7G 5B 2M
26
5
Samsunspor
14 maç · 6G 7B 1M
25

Bizi Takip Edin

NirvanaHaber, size daha iyi bir deneyim sunmak için çerezleri kullanır. Çerez Politikamızı okuyarak daha fazla bilgi edinebilirsiniz.