Greenpeace Türkiye'nin Atması Gereken Adımları Sıraladı

Türkiye'nin BM İklim Zirvesi COP31'e ev sahipliği yapacağının kesinleşmesi, uluslararası kamuoyunda ve sivil toplum kuruluşlarında yeni beklentiler oluşturdu. Greenpeace, bu tarihi liderlik fırsatının gerçekçi bir iklim eylemine dönüşmesi için Türkiye'nin atması gereken kritik adımları sıraladı.

'İklim Diplomasisinde Liderlik' İçin Somut Adım Şart

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında düzenlenecek olan COP31 zirvesinin Türkiye'de yapılacak olması, ülkenin iklim diplomasisindeki rolünü güçlendirdi. Ancak çevre örgütleri, bu ev sahipliğinin sadece bir organizasyon başarısı olarak kalmaması gerektiği konusunda uyarıyor. Greenpeace, Türkiye'nin iklim krizine karşı samimi bir liderlik sergileyebilmesi için öncelikli olarak fosil yakıtlara veda planını netleştirmesi gerektiğini vurguluyor. Masadaki en kritik talep ise kömürden çıkış tarihinin resmi olarak ilan edilmesi.

2053 Net Sıfır Hedefi ve 2030 Gerçeği

Türkiye'nin açıkladığı 2053 net sıfır emisyon hedefinin inandırıcı olabilmesi için 2030 yılına kadar emisyonların mutlak olarak azaltılması gerektiği belirtiliyor. Mevcut iklim politikalarının ve Ulusal Katkı Beyanı'nın (NDC), küresel ısınmayı 1,5 derece sınırında tutma hedefiyle uyumlu hale getirilmesi talep ediliyor. Zirveye ev sahipliği yapacak bir ülkenin, emisyon artışını öngören planlar yerine, gerçekçi azaltım taahhütleriyle masaya oturmasının diplomatik güvenilirlik açısından zorunluluk olduğu ifade ediliyor.

Enerji Dönüşümü ve Fosil Yakıt Teşvikleri

Talepler listesinin başında, enerji üretiminde kömürün payının sıfırlanması ve fosil yakıt teşviklerinin sonlandırılması yer alıyor. Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının payının artırılması, sadece çevresel bir gereklilik değil, aynı zamanda ekonomik bir fırsat olarak değerlendiriliyor. Greenpeace, Türkiye'nin COP31 başkanlığı sürecinde 'kirlilik ihraç eden' projelere finansman sağlamayı durdurması ve adil bir enerji dönüşümü planını hayata geçirmesi gerektiğini savunuyor. Bu sürecin, kırılgan grupları koruyan ve istihdamı önceleyen sosyal politikalarla desteklenmesi de öncelikli beklentiler arasında.